bilgi@tukdkadikoy.org.tr 05323311297'den bize ulaşabilirsiniz.

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Merkezi
Laiklik ve Kadın Hakları İçin Yapılan Basın Açıklaması

5 Şubat 1937 tarih inde Anayasada yapılan değişiklikle devletin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu bir devlet olduğu kabul edilerek devletin laikleştirilmesi sağlanmıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni insan haklarına dayalı millî, demokratik ve lâik sosyal bir hukuk devleti esasları üzerine inşa etmiş ve Kurucusu olduğu Cumhuriyeti laiklik ilkesi ile güvenceye almıştır.
Cumhuriyetin kuruluşunda Türk Devriminin en büyük özelliklerinden biri düşünce ve uygulamanın birlikte yürütülmüş olmasıdır. Laiklik ilkesi bu şekilde Anayasa’da ve yaşamda yerleştirilmiştir. Laik toplum düzeni, bütün din ve inançta insanların eşit koşullarda aynı kurallara uymak durumunda bulundukları, hiç kimseye dinsel ayrıcalık ve üstünlük tanımayan toplum düzenidir.
Laiklik; devletin; yönetimde, toplumsal yaşamın her kesiminde, insan aklı, bilim temelleri üzerinde gerekli kurumları oluşturup geliştirerek ve sağlam güvenceler sağlayarak din dışı kalması; tüm inançlara, inançsızlığa karşı yansız ve aynı uzaklıkta bulunması ve dinin, kişisellik alanında bulunması olarak tanımlanabilir.
Laikliğin en etkin koruyucusu toplumun tüm dogmalardan, ekonomik, dinsel ya da yönetsel arayışların baskılarından kurtulabilmiş bilimle, akılla arınmış bir bilinci olmalıdır. Çağdaş demokrasilerin ön koşulu olan laiklik ilkesinin temelinde; eğitimin, siyasetin, devlet yönetiminin, toplum hayatının ve hukuk kurallarının eşitliğe, akla ve bilime dayandırılması yatar. Devlet yönetimi hiçbir kural ve baskıyla suistimal edilemez.
1982 Anayasası’nın 24 üncü maddesinde bu kural açıkça belirlenmiştir: “Kimse Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Türkiye’de laikliğin benimsenmesi üç temel değerden kaynak bulmuştur: Vicdan özgürlüğü, dinsel inanç özgürlüğü ve tüm erkekler ile kadınların eşitliği. Laik düzen içindeki çağdaş Türk kadını, seçme ve seçilme hakkının yanında; Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetsel, eğitsel, ekonomik ve sosyal alanlarında yerini alma ve her türlü görevi yapma olanağına da sahiptir.
Devlet, hukuk ve toplum ilişkisinin laiklik ve demokrasi açısından anlamı ve işlevi ancak; devletin ve toplumun hukuk önünde eşitliği, dinsel alan ve dindışı alanda hukukun eşit geçerliliği, toplumsal ve siyasal alan ayrımının din alanından bağımsızlığıdır.
Atatürkçü çağdaşlaşmanın temelinde devlet olarak bağımsızlık, millet olarak egemenlik, birey olarak hak ve özgürlükler yer almaktadır. Cumhuriyet devrimlerinde kadın haklarına dönük olarak çağdaşlaşma hareketlerinin kadın haklarının korunması açısından en belirgin iki özelliği kadın erkek eşitliği ve laikliktir.
İçinde bulunduğumuz dönemde günümüzde çağdaş uygarlığın, demokrasinin temel taşı olan laiklik gözardı edilmekte; çalışma yaşamından eğitimden ve aile yaşamına kadar her alanında dine referanslı bir yaşam biçimi özendirilmeye ve dayatılmaya çalışılmakta laiklik ilkesi adeta yok sayılmaktadır.

Ülkemizde kadının çağdaş insan haklarını kullanabilmesi, güçlendirilmesi ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması için yapılması gerekenler, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının çalışma hayatına katılımı,eğitimi, kadın cinayetleri, aile içi şiddet, evlilik yaşının ihmal edildiği çocuk gelinler gibi toplumsal yaralar ne yazık ki gözardı edilmektedir.

Laiklik kadın hakları demektir. Ancak laik bir toplum düzeni içinde kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanabilir ve kadınlar güçlenebilir. Bu bağlamda laiklik kadın haklarının temelidir, güvencesidir.

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği olarak laikliğin, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıyla kadının korunması ve güçlendirilmesinin temel güvencesi olduğunu bir kere daha tekrarlayarak, bu konudaki hassasiyetimizi kamu oyu ile paylaşıyoruz.
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği
Genel Başkanı Prof.Dr.Gaye Erbatur, Genel Merkez ve Şubeler Adına